diyarbakır apart

Merhabalar arkadaslar diyarbakır apart ev Olarak siz müşterilerimize hizmet vermekten memnuniyet duyarız

İLETİŞİM : 0555 107 97 0

Mehmet Behçet Gönül’dür. 1935’ten 1943’e kadar Behçet Necati adını kullanır ve daha sonra Necatigil soyadını resmen alır. İlköğrenimine 1923’te Beşiktaş Cevri Usta İlkokulu’nda başlayan Necatigil, babasının görevi nedeniyle ilkokul son sınıfı Kastamonu, Erkek Muallim Tatbikat Mektebi’nde okur. Ortaokula Kastamonu’da başlar ancak uzun süren bir hastalık nedeniyle eğitimine iki yıl ara vermek zorunda kalır. 1931 yılında İstanbul’a dönerek Kabataş Lisesi’ne kaydolan Necatigil, daha sonra öğretmenlik yapacağı bu liseden, 1936 yılında birincilikle mezun olur. 1940’ta ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yüksek Öğretmen Okulu’nu bitirir. Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisiyken, Berlin Üniversitesi dil kurslarına katılmak için dört ay Almanya’da bulunur. İki yıl ise İstanbul Üniversitesi Alman Filolojisi’nde okur. Edebiyat öğretmeni olarak bulunduğu Kars ve Zonguldak’tan sonra 1945 yılında 1960’a dek çalışacağı Kabataş Lisesi’nde göreve başlar. 1960-72 yılları arasında İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü’nde çalışır ve buradan emekli olur. Kanser teşhisiyle kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi’nde 13 Aralık 1979 yılında hayata gözlerini kapamıştır. 3 İlk şiiri olan “Gece ve Yas”, henüz lise ikinci sınıf öğrencisiyken Behçet Necati imzasıyla Varlık dergisinde çıkan Necatigil’in, daha sonraki şiirleri çoğunlukla Türk Dili, Yeni Dergi, Yeni Edebiyat, Varlık, Yelken, Ataç, Yenilikler, Yeni İnsan, Yeditepe gibi dergilerde yayımlanmıştır. Necatigil şiirinin birçok eleştirmen tarafından iki döneme ayrıldığı gözlenmektedir. Şiirde anlamı öne çıkardığı, deyiş yerindeyse, gündelik, bildirişim dilini kullandığı kitapları sırasıyla Kapalı Çarşı (1945), Çevre (1951), Evler (1953), ve Eski Toprak (1956)’tır. Arada (1958) ise Dar Çağ (1960) ile birlikte Hilmi Yavuz’un deyişiyle Necatigil şiirinde bir ara-kesiti, geçişi imler (“Necatigil’in Dağ Şiirini…” 153). Yaz Dönemi (1963) kitabından itibaren ise Necatigil’in şiirde öykülemeyi kendi deyişiyle “asgariye indir[diği]” (Düzyazılar II 97), anlamı sorunsallaştırdığı ve şiirinde, okuyucu tarafından doldurulması beklenen boşluklar bıraktığı dikkat çeker. Necatigil’in bu döneme ait diğer kitapları ise Divançe (1965), İki Başına Yürümek (1968), En / Cam (1970), Zebra (1973), Kareler Aklar (1975), Beyler (1978) ve Söyleriz (1980)’dir. 1976’da yayımlanan Sevgilerde adını taşıyan kitap ise şairin kendi şiirlerinden yaptığı bir seçkidir. Necatigil, Eski Toprak ile 1956 Yeditepe Şiir Armağanı’nı; Yaz Dönemi ile 1964 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü ve Carl Zuetmayer’den çevirdiği “Kurtlar” adlı şiirle de Türk-Alman Derneği’nin düzenlediği çeviri yarışmasında birincilik ödülünü kazanmıştır. Behçet Necatigil, şairliğinin yanı sıra radyo oyunu yazarıdır da. “Türkiye’de radyofonik oyunun özellikle 1960 sonrasında yükselmesinde ve edebiyat dalı olarak benimsenmesinde” Necatigil’in radyo oyunlarının, oyun çevirilerinin, uyarlamalarının çok önemli rolü bulunmaktadır (Duruel 136). Bu alandaki çalışmalarını Yıldızlara Bakmak (1965), Gece Aşevi (1967), Üç 4 Turunçlar (1970), Pencere (1975) ve Ertuğrul Faciası (1995) kitaplarında toplamıştır. Almanya’da katıldığı kurslar ve Alman Filolojisi’nde gördüğü eğitimle Necatigil, Knut Hamsun, Günter Eich, Heinrich Heine, Thomas Mann, Miguel de Unamuno, Stefan Zweig, Rainer Maria Rilke ve Heinrich Böll gibi önemli şair ve yazarların yapıtlarını Türkçe’ye kazandırmıştır. Almanca yazan 27 şairden yaptığı çevirileri ise kızı Ayşe Sarısayın tarafından Yalnızlık Bir Yağmura Benzer adıyla yayımlanmıştır. Necatigil’in şiirleri, çevirileri ve radyo oyunlarının yanı sıra Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (1960) ve Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü (1971) gibi sözlük çalışmaları Türk Edebiyatı’nda yeri doldurulamaz bir öneme sahiptir. 1969 yılında yayımladığı 100 Soruda Mitologya ise benzer çalışmalar arasında öncü niteliğe sahiptir. Necatigil’in poetikasına ilişkin önemli ipuçları verdiği Bile/Yazdı (1979) adlı kitabı ile çeşitli dergilerde yayımlanmış söyleşiler ve verdiği konferans metinlerinden oluşan kitaplar Düzyazılar I ve Düzyazılar II adı altında yayımlanmıştır. Şairin, Tahir Alangu, Oktay Akbal, Kâmuran Şipal gibi çoğunluğu şair ve yazar olan arkadaşları ile eşine yazdığı mektuplardan oluşan ve ölümünden sonra yayımlanan iki ayrı kitabı bulunmaktadır. Bu kitaplar, Mektuplar (1989) ve Serin Mavi (1999) başlıklarını taşıyor. Behçet Necatigil, poetikasına ilişkin önemli ipuçları verdiği Bile/Yazdı adlı kitabında eve ilişkin olarak şunları söyler: Ben mum alevinde pervane gibi hep aynı odakta yazdım şiirlerimi: Ev ve her günkü yaşamalar. Rilke’nin Panter’i gibi aynı parmaklıklar içinde. Toplumun ve imkânlarımın bana bağışladığı dar dörtgende gözlerimi her açtıkça karşımda büyük 5 şehrin orta-fakir sınıf ev, aile ve çevrelerini buldum. Benim bugüne kadar varmak istediğim gerçekler, hiçbir zaman bu sınırların ötesinde olmadılar. (47-48) Necatigil’in, bu kısa paragrafa sığdırdığı mütevazı sınırları, şairin, aynı zamanda ev izleğinin aileden çevreye, oradan da kente genişleyen yapısına işaret etmektedir. Kendisiyle yapılan bir söyleşide “[i]nsanı saran her hacim, her mekân, her barına[ğın] bir ev” (Düzyazılar II 124) olduğunu söyleyerek, evin metaforik halkalarını özellikle mekân bağlamında genişletmektedir. Necatigil için ev, “[b]izi bir biçime, bir kalıba sokan”dır (Düzyazılar II 124). Şair, Ziya Osman Saba’dan “evin korkunç güzelliğini, vazgeçilmezliğini, kişinin ancak evinde oluşabileceğini, ne yapsa etse davranışlarını bu dar daireden dışarı çıkaramayacağını” (Düzyazılar II 31) öğrendiğini belirtir. “Evin korkunç güzelliği” tanımlaması, bu tezin temel sorununu oluşturan Necatigil şiirinde evin ikircikli konumunu ifade etmesi açısından oldukça önemlidir. “Dar daire”nin korkunçluğu ile evin güzelliğinin vazgeçilmezliği arasındaki salınım, şiir boyunca süregider. Bu nokta, aynı zamanda, Necatigil’in bir şair olarak “evcil” ya da “evcimen” olarak değerlendirilmesini de sorunsallaştırmaktadır. Şairin yine bir söyleşisinde, “[b]enim şiirim ya evlere bir övgüdür, ya da bir ağıt” (Düzyazılar II 124) deyişinin ardında yine bu sorunsalın yattığı düşünülebilir. Necatigil’in düzyazılarında ya da söyleşilerinde vurgulanması gereken bir diğer özellik ise, şairin, poetikasına ait bazı meseleleri mekâna ilişkin metaforlarla anlatıyor olmasıdır. Örneğin, Bile/Yazdı‘da şairin poetikasına ışık tutan “Sanatçının Ruh Sayısı”, “Şiir Anlayışım, Dil Tutumum”, “Şiirle Savaş” ve “Şiir Burçları” yazılarının bulunduğu üçüncü bölümün başlığı “Bir